24 Eylül 2016 Cumartesi
kıllıda güzelmiş
kıllıda güzelmiş Evlenmeden önce öyle bilinen manada arkadaşlıklarım, ufak tefek tecrübelerim filan olmadı. Bütün bilgi birikimim ve tecrübem, etrafımda tabiiolarak yer alan erkekleri, tabii olarak görebildiğim kadarıyla görmemle ve oldukça geniş olan okumalarımla sınırlıydı. Etrafımı dikkatle inceler, ne bulursam okurdum. Bu arada bol bol da düşünürdüm hayal kurardım mı demeliydim acaba. Erkeklerle yakın ve mahrem ilişkim yoktu ama, hayallerimde erkek olarak sıcak ve istenir olarak yer alıyorlardı. Okuyor, gözlem yapıyor sonra da hayalimde istediğim erkeğe can veriyor, onu dramatize ediyordum. İstediğim şekilde erkekler çiziyor, boyuyordum. Ben zihnimde animasyon yaptıkça erkek konusundaki bulanık olan eğilim ve zevklerim gitgide belirgin hale geliyordu. Dikkatimi bir şey çekmişti. Resimlerde, fotoğraflarda, filmlerde görünen erkeklerin de kadınların da hemen hepsi büyük ölçüde kıldan arındırılmış varlıklardı. Pek azı mü! stesna, mesela hatırlayabildiğim kadarıylaİtalyan sinema oyuncusu Lando Buzanco, neredeyse hepsi kabuğu soyulmuş badem gibilerdi. Halbuki gerçek hayatta durum tersineydi. Hatta bir ara resimler, filimler için bu insanları nereden buluyorlar diye merak etmeye bile başlamıştım. Zamanla fark ettim ki fotoğraflardaki ve filmlerdeki tipler gerçekten bu işe tahsis edilmiş insanlar. Akranlarımın beğenme duyguları da bize sürekli sunulan bu tiplerin sınırlarını çizdiği birçerçeve içinde yer alıyordu. Bense bu tablodan hoşlanmıyordum, kadında olsun erkekte olsun kıl beğenen biri idim. Fakat insanların benim beğendiğim halleri sürekli ve bilinçli bir şekilde saklanıyordu. İnsanlar kendilerine hiç benzemeyen fotoğraf ve sinema vücutlarına imreniyorlar ve kendi vücutlarına karşı soğukluk duyuyorlardı. Bu normal değildi. Çünkü imrenilen durum yapma bir durumdu. Kendimi kıllı olarak beğeniyordum ve öyle olduğum halde beğeni! lmek istiyordum. Ama bu eğilimimin genelin aksine olduğunu da fark etmiyor değildim. Koltuk altlarıma sığmayıp taşan yumuşak, gür ve uzun kıllarımla göbeğimin bir iki parmak altından başlayıp incecik bir hat halinde aşağıya doğru uzanıp kasıklarımı ve kabarığımı örterek ve kayısıma kadar uzanan daha tok ve bukleli kıllarımı seviyordum. Erkekleri de böyle seviyordum. Kılsız erkekler ve kadınlar bende kadavra duygusu uyandırıyordu. Erkeklere hep bu yönden de dikkat eder olmuştum. Kendiliğinden görünen kısımlarından görünmeyen kılları hakkında doğru tahminlerde bulunmaya çalışıyordum içimden. Ön koldan bileğe ve el üstüne uzanan veyahut gömlek yakasından görülebilen kılları gördüğümde gerisini ben tamamlamaya çalışırdım. Elleri kadar kolları da kıllı mı, yahut göğsü ve sırtı da kıllarla kaplı mı? Ya poposu ve bacakları? Fakat tabii ki tahminlerimi test etme imkanım yoktu. Nü erkek fotoğraflarında da kıllı erkeklere yer vermiyorlar ki.Bir yandan gönl! ümü okşayan kıllı erkekler hayal ediyor, öbür yandan da onların da beni olağan yerleri gür kıllarla kaplı bir kız olarak beğendiklerini kuruyordum. Kısa da olsa mutlak yalnızlık zamanlarımda aynada kendimi kıllı yerlerimi seyrediyordum. Yatak hayallerimde kendimi kıllı bir erkeğin sıcak koynunda hayal ediyordum.Vee? Bir gün ben de evlendim. Tam da istediğim gibi biriyle mi? Eh , hayallerime oldukça yakın bir erkekle diyebilirim. Bu netice şans eseri mi gerçekleşti? Hayır, pek şans diyemem. Bir çok yıllar boyunca, uygulamalı olmasa da, bir biçimde, erkeklerin kıl yönünden ne durumda olduklarını, onları yoklamadan büyük ölçüde teşhis edebildiğimi fark etmiştim.Zaman içinde pek az işaretle pek çok saklı olan, göze az görünür şeyi anlayabiliyordum. Evlendiğim erkeğin göğsü, karnı, kolları, sırtı, bacakları, poposu kıllı idi. Tahmin melekelerim beni yanıltmadı. Koltuk altları, kasıkları ve kamışının! çevresi tam bir fırça gibiydi. Tabii ki ayakkabı fırçası gibi değil, berber fırçası gibi. Kıllı bir erkeğin soyunması, giysilerini çamaşırlarını çıkardıkça kıllarının ortaya çıkması gerçekten etkileyicidir. Hele koltuk altlarına sığmayıp taşan kıllar. Bu kılları dakikalarca okşayıp koklamaya bayılıyordum. Bir de uzun sevişmelerde terle karışınca daha bir çekici, daha birbaştan çıkarıcı, daha bir ihtiras kamçılayıcı oluyorlar. Coşup taşan ihtiraslardan daha kıymetli yakınlaştırıcı, tutkulu bağ doğurucu ne var? Erkeklerin görmekten, kadınlarınsa dokunulmaktan ve konuşulmaktan etkilendikleri, sevgiye, bağlılığa, erotizme böyle yol aldıkları söylenir. Bu çok geniş ve çok büyük bir genelleme. Belki temelde doğru da. Bu doğru olsa bile çıplak beden özelliklerinin karşısındaki kadın tarafından beğenilip benimsenmesi kadar bir erkeği erotik coşkuya salan bir şey tasavvur edemiyorum. Keza kadının erkeğe dokunması onu okşaması öpmesi başlı başın! a bir afrodizyak değeri taşıyor. Kıllar her zaman için cinsel olgunluğun kuvvetli alametleridir. Kıllar karşı tarafa ben erotik yeterliğe sahibim, bunu gör ve değerlendir mesajı verir. Mesajı alırsanız bu mesaj otomatik cevap üretmenize yol açar. Bu iyi bir şeydir. Güzel cinsellik doyuran cinselliktir. Bu da ancak karşılıklılıkla gerçekleşir.Kıllara dokunmak, parmak uçlarıyla karıştırmak, avuç içiyle okşamak kadar hafif sarılmalarla onların bütün vücuda değişini hissetmek, şefkat ve yakınlık duygusuyla erotizmi birbiriyle ne kadar güzel harman eder. Kıllar, insan karşısındakine dokununca da karşısındaki tarafından dokunulunca da dokunma ve dokunulma duygusunun hissedilme derecesini çok artırıyorlar. Kıllı bir erkekle sevişmek, sayısız elleri olan bir erkekle sevişmek gibi. Kıllar tenden önce ilk erişilen yer olduklarından insan karşısındakine hem yaklaşmış hem yaklaşmamış gibi oluyor bir nevi kaçm! a kovalama, hem var hem yok duygusu veriyorlar. Kıllar gayeye giden yolda hem güzel bir oyalanma ve yavaşlatıcı hem de harareti işleme, yükseltme vasıtası.Kıllar bir çokluk halesi oluşturuyor böylece azlığı değil çokluğu temsil ediyorlar yeterlik ve güven duygusu uyandırıyorlar. Kıllı bir erkek doya doya içebileceğim bir pınar hissi uyandırır bende. Erkeğimi soyunurken seyretmek en büyük zevkimdir. Çünkü ben onu görmek de isterim. Zaten soyunmak göstermek demektir. Bunu demleye demleye yapmalı. Bir fanilanın çıkarılışındaki teşhir ne kadar göz alıcıdır. Her şey yavaşça ortaya serilir, sizin için. Gördükleriniz sizindir. Gördükleriniz sizin tarafınızdan görülmek, istenmek isterler. Erkeğim soyununca ellerini tutarım ve göğüs kıllarının arasından minicik erkek meme uçlarını öperim. Erkeğim bundan kadın kadar zevk alırlar. Onun bu zevk alış biçimi beni onu bana daha yakın görmeye hissetmeye yöneltir. Sonra yaklaşır kollarının ve sırtının kıllarını okşar! ım, usul usul. Yanaklarını öperim, koltukaltlarını koklarım. O koku başımı döndürür. Benim koltuk altı kokumun da onun başını döndürdüğünü biliyorum. Göğüslerimi onun göğsüne yaklaştırır, sırtını hafifçe okşarken memelerimi göğsünün kıllarına değdiririm.Sağa sola küçük kımıltılarla göğüs kıllarını bütünüyle duyumsamaya çalışırım. Sıcak nefeslerimiz birbirine karışır. Memelerimden vücuduma tatlı ürpertiler yayılır. Yüzüm ve kasıklarım ısınır. Sonra göğsünden başlayarak karnını ve kasıklarını okşarım. Kasıkları orman gibi kıllıdır. O kılları parmaklarımla karıştırırım, dilediğim gibi okşarım. Kasık kılları kamışının dibini kuşatır oradan da yumurtalarına kadar ilerler. Kılları elimle okşar gittiği yere kadar takip ederim. Peki erkeğim benim kıllarım karşısında ne hissediyor? Koltuk altları, kasıkları, kayısısı gür kıllarla, memeleri, kolları! ve beli ayva tüyleriyle bezeli kadınına karşı ne hissediyor? Erkeğim her şeyden önce yolunmuş bir tavuğa benzemediğim için ve kendisini böyle kıpkıllı olarak ne kadar sevdiğim ve beğendiğim için çok mutlu ve bana karşı baş döndürücü bir erotik tutku duyuyor. Erkeğim tutkusunu bana karşı serbest bıraktığında erotizminin sağanağından başım dönüyor, nefesim kesiliyor. Koltukaltlarımız kadar birbirimizin apışarası kokusu da bizi mest ediyor. Bu kokuyu aynı anda içimize çekebilmemiz daha da güzel. Onunki ayrı kokuyor benimki ayrı. Kokan erkek de kadın da erotik mesaj veriyor: baksana, erginim, fonksiyonelim, beni alsana, istesene bu koku benden yayılıyor çünkü ben sana karşı istek ve ihtiras duyuyorum, lütfen bana cevap ver. Cevap, isteği doğrudan belli eden dokunuşlar ve tutuşlar şeklinde gelişir. Bu demde dudaktan öpüşürüz. Birbirimizi yalarız, emeriz, somururuz. Dillerimiz birbirimizin ağzına girer çıkar. Bu minicik bir birleşme taklididir. Böyle olsun mu demek gibi! dir. Bundan sonra onun kamışını avucuma alır yumuşakça tutar dibinden başına doğru okşarım. Kamış diyorsam da öyle narin bir şey değildir o kalın, uzunca sağlam bir şey. Kamışın bir çok başka ismi de var. Tombul kuş, havan eli veya havan tokmağı ya da kısaca tokmak, tek gözlü, sap, kazık ve saire. Ben en çok tokmağı seviyorum. Tokmağı gönlümce seyredip, sevip okşadıktan sonra serbest bırakırım. Çünkü elime sığmaz. Onu serbest bıraktıktan sonra artık o kendi sahibinin coşkusuna tabi olur. Artık tokmağın havanı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder