17 Eylül 2016 Cumartesi

Böyle Ateşli Kadın Görmemiştim

Böyle Ateşli Kadın Görmemiştim   Yıllar öncesinden hafızamdan çıkmayan bir anımı anlatmak istiyorum. Kimseye anlatamadığım bu anımı sizlerle paylaşmış olacağım. Uydurma hikâyelerin yazıldığını düşündükçe okumak isteğim kayboluyor. Çünkü çoğu hayal ürünü… Hepsi de birbirine benziyor. Ve şunu söylemek istiyorumki bu anımın tek bir kelimesi uydurma olmayan bir anıdır. Okurken gerçek olduğunu düşünüp okuyun. Orta ikinci sınıfa gidiyordum. Babaannem yalnız yaşadığından babam benim onunla yaşamamı, ona can yoldaşı olmamı istiyordu. Ben de babaannemi çok seviyordum. Bunun için yılın on – on bir ayını onunla geçiriyordum. İki göz odalı bahçe içinde bir evdi babaannemin evi. Bahçemizde incir, kaysı, yenidünya ağaçlarından küçücük evimiz adeta ağaçların içinde kaybolmuştu Hayal edebiliyorsunuz değil mi? Yaz gelince babaannem köye giderdi. Kışlık erzaklarımızı temin için… Ben de evimize bekçilik yapardım. Bahçeyi ! sulardım. Evi temizlerdim. Kısacası evin her işini ben yapardım. Bir gün sabahın erken saatlerinde ben uykuda iken kapı çalındı. Uykulu bir vaziyette kapıya gittim ve açtım. Karşımda bir kadın… —Zeynep Hala yok mu? —Yok. Köye gitti. —Ya… Sen torunusun, değil mi? — Evet… Bana senden bahsetmişti. Çok zeki olduğunu, çok ta çalışkan olduğunu anlatmıştı. -Hııııı… – İçeri girebilir miyim? -Tabi abla buyur… İçeri girdi. Yatağımın ucuna oturdu. Bana öyle bir bakışı vardı ki utancımdan gözlerimi kaçırıyordum ondan. O ise ısrarla bakıyordu. Gülerek: -Ne o, benden sıkıldın mı? Yüzüme bile bakmıyorsun. -Yok Abla ne sıkılması? -O zaman senden bir ricam olacak. – Buyur Abla… – Üç aydır kocam askerde… Benim okumam yazmam da yok. Ona mektup yazdıracak birini arıyordum. Zeynep Hala "benim torun yazar" demişti. Onun için geldim. Yazarsın değil mi Canım? -Tabi yazarım abla… O zaman ce! ketinin cebinden katlanmış bir kağıt ve zarf çıkardı. Bana uzattı. -Al… Kağıt ve zarfı aldım. -Bu da kalem… Onu da aldım. Göz göze geldik. Çok güzel ve sevimli bir yüzü vardı. Düzgün kaşlar, simsiyah bir çift göz. Parlak bir ten.. Çok hoştu… Başımı eğdim. -Başlayalım mı? Dedi. -Evet. -Ben söyleyeceğim sen yazacaksın. -Tamam. -Nasıl başlasam? Hah, Canım Kocacığım… Seni çok özledim. Üç aydır yalnızım. Sen gittiğinden beri tadım tuzum kalmadı. Arada bir annemlere gidiyorum. Ama orada da tat bulamıyor, tekrar eve dönüyorum. Duvarlar üstüme yıkılacak gibi… Ne vardı sanki evliliğimiz bir ayı doldurmadan askere gidecek. Sana doyamadan, sana sarılamadan, tadını çıkaramadan gitmenin ne olduğunu bir ben bilirim. Akşamları erkenden yatağa giriyorum. Seninle geçirdiğimiz birkaç geceyi düşünerek…. Avuçluyorum. Göğüslerimi okşuyorum. Senin anlayacağın kendi kendimi tatmin ediyorum… -Yazıyorsun değil mi? -Evet… Utancımdan ne yapacağımı bilemiyordum. Ter! lemeye başladım. -Devam et o zaman… -Tamam abla… Canım, erkeksizlik çok zor hele sevişmenin tadını aldıktan sonra daha da zor geliyor insana… İzine gelmeni dört gözle bekliyorum. Beni gene bagırta bağırta sikmeni istiyorum. Senin içime girmeni dört gözle bekliyorum. Mektup böyle sözlerle yazıldı. Ben ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemeden o ne derse yazıyordum. Nihayet selamlarla bitirdi mektubu… Nasıl iyi oldu mu? Hadi bir oku da dinleyeyim. Bakalım doğru yazmış mısın? -Ama abla… Bırak abla demeyi… hadi oku! Utana sıkıla okudum mektubu. Sırılsıklam olmuştum. Arada bir iç geçiriyordu. Offf. offfff. Ne zormuş asker karısı olmak. Sen bunun ne demek olduğunu bilemezsin. Benim gibi bir kadının sikilmek isteğini anlayamazsın. Başım önümde cevap veremedim. Mektubu uzattım. -Al Abla… -Zarfı da yazsana… Zarfın üzerine küçük bir kağıda yazılı adresi de yazdım. Kağıt elindeydi. Katladı. – Unuttum. Dedi ve elini eteğinin altına soktu. Öbür eliyle de mektubu amına sürdü. Bana uzattı. Mektubun altına şu söyleyeceğimi de yazıver. -Canım bu kağıdı amıma surdum. Kokusu sana ulaşsın diye… Şimdilik bununla idare edersin. Mektubu benden alıp dudaklarına götürdü. Öptü. Kırmızı ruj sürmüştü. Dudak izi mektuba çıkmıştı. Katladı. Zarfa yerleştirdi. Tükür�! �kleyip yapıştırdı. Ayağa kalktı. -Ben gideyim artık. Sana teşekkür ederim canım. Başucuma dikildi. Ben başım önümde yatağın kenarında oturuyordum. Eğildi. Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra: Bunları Zeynep Halama söyleme ha! Aramızda kalacak, tamam mı? -Tamam Abla! Ablan yesin seni! Boynuma sarıldı. Ben kaçmaya çalıştım ama olmadı. Dudaklarıma yumuldu. İki eliyle de başımı tutmuştu. Bir süre öptükten sonra… -"Bu sana teşekkür öpücüğü" diyerek bir kahkaha attı. -"Her yazdığın mektupta sana bu ödülü vereceğim. Yeter ki Zeynep Hala'ya söyleme!" Çıkarken saçlarımı okşadı. Ve gitti. Ben kalakalmıştım. Şaşkın ve ürkek bir halde kapıya koştum. Arkasından baktım. Çok güzel bir vücudu olduğunu ilk defa fark ettim. Dönüp bana baktı. İçeri kaçtım. Aradan kaç gün geçtiğini hatırlamıyorum. Gene bir sabah kapı çaldı. Yataktan kalktık. Kapıyı açtım. O gelmişti. -Merhab! a delikanlı… O bayağı adam olmuşsun sen ya… Yakışıklı bir delikanlıymışsın farkına varamamışım. -Sağol abla… – Mektup yazdırmaya geldim. Ama bu defa öyle şeyler yazmayacağım. Eşimden mektup geldi. Benim yüzümden komutan azarlamış onu… -tabi abla çok ayıp şeyler yazdırdın sen de… Bu cümleyi nasıl söylediğime şaşırmış olacak ki.. – Niye o zaman söylemedin peki -Neyse boş ver. Hadi geçelim de mektubumu yazıver. -Tamam abla… – Halama söylemedin değil mi? – Söylemedim. -Aferin sana ağzın sıkıymış… Bu hoşuma gitti. Al kağıdı kalemi başla… Mektubu yazmak için sedirin bir ucuna ben diğer ucuna o oturdu. O söyledi ben yazdım.Arada bir kahkaha atıyor ve bana sarılıyordu. Nihayet mektup bitti. -Sağol canım… -Bir şey değil abla.. -Şimdi sıra sana ödül vermeye geldi. Bir hamlede ayağa kalktı. Kapıyı kilitledi. Bana döndü. -Bu defa ödülün büyük olacak. Sana tatmadığın şeyleri tattıracağım, çok sevinecek ve mutlu olacaksın. Dedi ve saçlar�! �mı okşamaya başladı. -Abla ben daha çocuğum. Bu işlerden anlamam. Ne olur yapma! -Göreceğiz bakalım anlıyor musun, anlamıyor musun? Diyerek üzerime atladı. Sedire yatırdı. Şaşkın ve ne yapacağımı bilemiyordum. O ise beni öpüyordu. Ben karşılık vermeye utanıyordum. Üzerimde pijamam vardı. Bir hamlede pijamamın altını çıkardı. Donu da çekti. Ben bırakmamaya çalıştım ama nafile… O çok güçlüydü. Galip gelmişti. Sikimi avuçladı. -O utancından küçülmüş lan sikin… Bak şimdi nasıl büyüyecek. Nasıl büyüteceğim onu. Okşuyordu sikimi. Sonra eğildi ağzına aldı. Ben altınad kalmıştım. Götü bana dönük üstümde oturuyordu. Eğilmiş sikimi yalıyordu. Kapalı gözümü açtığımda götünü gördüm. Çok güzeldi. Yusyuvarlak. Götünün deliği ve amı kılsızdı. Tertemiz. -bağırdı… Yala götümü amımı… Hadi durmasana çocuk. -Ama abla… Yala diyorum sana… Bak nasıl hoşuna gidecek. Götünü ağzıma getirdi. -Yala, dilinle… Hadi durma! -Abla yapma… – hadi diyorum. Ağzıma doğru bastırdı. Dudaklarıma değdi. İçim bir tuhaf olmuştu. O bastırıyor, bir yandan da sikimi okşuyor, yalıyordu. Çaresizlik içinde dilimi çıkardım. Amının içine giriverdi. O anda "ohhhhhhhhh, yala yala çocuk. Götümü de yala…ohhhhhhh" deyip duruyordu. Sik! imin kalkmaya başladığını hissettim. -Kalkıyor, kalkıyor. Aferin sana… Demek çocuk değil erkekmişsin. Ohhhhhhhhhh Yalamaya devam ediyordu. Ben de amını götünü yalıyordum. Sikim tam kalkmış olacak ki… yalamayı bıraktı ve bana yüzünü döndü. Memeleri dimdikti. Aşağı doğru kayarak beni doğrulttu. -hadi memelerimi yala, ısır, okşa,sık… Hadicanım. Ohhhhhh.. daha sert sık…ısır… ohhhhhhhhhh daha sert…daha sert… ben kendimi onun komutlarına bırakmıştım. Yalıyor, sıkıyor, ısırıyordum. O, naralar atar gibi – Aferin… ısır…ısır… uçlarını somur… O ne derse ben onu yapıyordum. O kendinden geçmiş…" daha sert daha ser… Ahhhhhhhhh Bir ara sikimde bir sıcaklık hissettim. Ben de ohhhhhhhh … diye inlyordum. OO üstümde hopluyor. – Sik beni… hadi daha hızlı daha sert sik.. Diyor ve üzerimde inip kalkıyordu. -Küçük erkeğim benim… Sik beni… Parçala amımı.. O sikin de bayağı büyükm�! �ş ha… Benim heriften iyi sikiyorsun… Sik dediğin böyle olmalı… Taze yaraklım benim. Sert sikine kurban olsun ablan… Daha hızlı …daha hızlı… "offfffffff…..ohhhhhhh….ahhhhhhhh…" diyerek üzerime yığıldı. Ben de kasılıyordum. Sikimi çıkardı amından. Eline aldı. Somurmaya başladı. Fışkıran döllerin bir kısmı ağzından taşıyordu. Bir kısmını yutuyordu… -Ohhhhhh… aaaaaahhhhhh. Öldüm bittim… Erkeğim benim… Çok güzel siktin be… Aferin sana… Kolumdan yakalayıp yatağa fırlattı beni. Yanıma da kendi uzandı. Başım memelerini arasında yan yana yatıyorduk. -Nasıl, hoşuna gitti mi? -Çok.. -Daha bitmedi dur bakalım… sana bütün lezzetleri tattıracağım daha… -Ama abla.. Ne ablası sersem… Bulmuşsun benim gibi güzel karıyı, bir de naz ediyorsun. Biraz dinlen. Sonra da beni götümden sikeceksin… -Ne? -Ne o şaşırdın mı? -Ama… Aması maması yok bunun… Kocam askerden gelene kadar yarağa doyuracaksın beni… Hem amımı, hem götümü… -Yapma Abla n! e olur…Ben götünden sikemem. -Niye lan… Sikin kalkıyor, kazık gibi oluyor. Bal gibi sikersin! Götüm emrinde… Kahkaha atarak sikime yapıştı…Somuruyordu. Ben kıvranıyordum. Bir yandan da göğüslerini okşuyordum. Yeniden kalkmıştı sikim. -Hadi bakalım. Al şu kremi sür götüme, yarağına… Kremi dediği gibi sürdüm. -Önce parmağını sokacaksın yavaş yavaş… Sonra da yarağını… Hadi… Domaldı. Ben de yavaşça parmaklamaya başladım. Parmağım götünün içindeydi. -İki parmağını sok şimdi. Ohhhhhhhh… Erkeğim benim… sok… daha hızlı… Off… parçala götümü… Sok… Tamam… hadi şimdi yarağını daya… sok… yavaş yavaş ama.. Sikin götünün derinliklerinde kaybolduğunda o hala bağırıyordu. -Daha hızlı… Daha hızlı…off… öldürdün beni. Küçük erkeğim benim. Ben götünde gidip gelirken kasıldım ve götünün içine boşalırken ahhhhhhhhhh…. Ohhhhhhhhh diyen bendim. O da gevşemiş v! e yatağa yüzüstü düşmüştü. İşte böyle bir hikaye…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder