19 Aralık 2014 Cuma

hafta sonu


Sonunda hafta bitti. Uzun bir haftaydı, mesailerle dolu ama en azından önümüzdeki haftlarda boş olacağımızı bilmenin rahatlığı var. Tam dışarı çıkmalık bir akşam ama kimse aramadığına göre pek bir organizayson yoktur bizimkilerde de. Kız arkadaşım da Bursa’ya ailesinin yanına gidecek zamanı buldu. Bir dahaki haftaya kadar gelmeyeceği gibi bir de adeti olmadığı üzere eve gitmem için baskı yapıyor. Bakalım neler yazdı mailinde? Halbuki yarım saat evvel atsa şirketten çıkamadan okurdum. Neyse, beş dakika içinde evdeyim zaten.” diye söylene söylene evimin yolunu tuttum. Havanın da ılıklığından olacak hiç gidesim yoktu eve ama bu akşam için dışarda yapmayı planladığım bir şeyler de olmadığından eve gidip bir kaç şey izlemeye karar verdim.


Alışıldık karanlık karşıladı beni evimden içeri girerken, çoğu zaman olduğu gibi. Sadece haftada bir ya da iki akşam kız arkadaşım karşılar, o da şanslıysam. Onun dışında kendi evinde kalır. “Öğrenci evinin tadı ayrı”ymış. Bu haftaysa benim hiç şanslı olmadığım bir hafta, bütün hafta yoktu, bir kaç gün daha ortalarda olmayacak...


Eve girer girmez direk yatak odama doğru döndüm. Hemen üstümü değiştirip rahatlamalıyım. Bir taraftan da bilgisayarı açayım da bakalım kız arkadaşım ne yollamış bir göreyim...


Üstümü değiştirmek, o takım elbiseyi çıkartmak bile insanı hafifletiyor. Bir de şu yüzüğümü takayım sol baş parmağıma. İşe giderken en çok da rahat giyinememek koyuyor. Biraz rahat bırakılsak ne güzel çalışacaz ama işte dış görünüşten yargılayan zihniyet... Neyse bu akşam cuma, hiç tadımı kaçırmayım. Bakalım kız arkadaşım bana ne yollamış. Hmm. “Konu: Süpriz )” Acaba ne tür bir süpriz yaptı? “Gitmeden evvel sana bir süpriz planlamıştım. Süprizin salonda, fazla aramadan bulacaksın ) Seni seviyorum.” Neymiş acaba süpriz? Umarım çok uğraştırmayacak bir yerden çıkar. Biraz müzik dinleyip, bir kaç siteye gireyim gider bulurum sonra...


Zaman çok çabuk geçiyor. Bir buçuk saati geçmiş bare salona gidip bakayım neymiş şu süpriz? Hiç kalkasım yok evin öteki ucuna gitmek için ama birazdan arar süprizimi beğenmedin mi diye. Hatta şimdiye kadar aramaması bile bir mucize. Koridoru geçip salona doğru döndüm. Işığı açtığımda gözlerime inanamadım. Karşımda kız arkadaşım, altında o çok sevdiğim deri mini eteği, üstünde göğüslerini kalın siyah bir şeritle kapamış gibi gösteren deri ve insanın kan akış yönünün anında değişmesine sebep olan bir kıyafet. İki ayağı metal ayak kelepçeleriyle salonumun dekoru gibi duran, aslında bu işler için yaptırdığım üstü deri kaplı demirlere bağlanmış, bacakları açık durumda bekliyor. Elleri de aynı şekilde kafasının biraz üzeri, biraz da yanlara doğru açığı taraftaki demirlere metal kelepçelerle bağlı. Aksesuarları da tam benim beğendiğim gibi, iki başparmağında, bir elinin işaret diğer elinin orta parmağında beraber beğendiğimiz yüzükler. Sağ bileğinde siyah plastik bilezikler, sol bileğinde de ona çok yakışan deri bir bileklik. Boynunda yine deriden bir tasma, oldukça sıkı görünüyor. Tasmanın ucunda zincir yok ama zincir ve diğer oyuncakların yan tarafta kanepede olduğuna bakmadan bile eminim. Ağzında da düz, siyah plastik sopa şeklinde ağız tıkacı, tıkacın iki yanında iki kocaman demir halka, ona çok yakışan halka küpeler gibi duruyor. Gözlerini de bir bantla kapamış. Gerçi bu karanlıkta pek gerek yoktu ama takım tamam olsun istemiş herhalde. Çok güzel bir görüntü. Oturup uzun süre izleyebilirim...


Işığı açtığımda biraz bezgin, biraz da yorgun şekilde beklerken buldum onu. Geldiğimi anlar anlamaz hareketlendi ve bir şeyler söylemeye çalıştı. Ama ağzındaki tıkaç yüzünden pek bir şey anlamadım. Kız arkadaşım gerçekten güzel bir süpriz hazırlamıştı. Ben de onun sürekli takmamı istediği deri bilekliğimi takıp ona küçük de olsa bir jest yapayım istedim. Hemen bilekliğimi takıp geldim. İçeri gittiğimi anlamış olsa gerek, salona tekrar girdiğimde önce hareketsiz bekliyordu ama ayak seslerimi duyar duymaz tekrar mırıltılar çıkarmaya başladı.


Bilmeden de olsa onu bir buçuk iki saat bağlı şekilde bekletmiştim. Tutsak görüntüsüne o yorgunluğu da eklenince daha çekici ve karşı konulmaz olmuştu. Kısaca bilmeden çok güzel bir şey yapmıştım.


Yavaşça ağzını çözdüm:


- Neden bu kadar uzun sürdü?


- Böyle bir süpriz beklemediğimden biraz ağırdan aldım. Zaten süpriz olduğuna göre senin için de bir sorun olmasa gerek. Öte yandan iyi ki de uzun sürmüş.


- Süprizimi beğendin sanırım.


Bir adım gerileyip şöyle tekrar baktım. Bütün uzuvlarım çok önceden canlanmış, adeta hepsi sabırsızlıkla bekliyordu. Çaresiz, savunmasız ve sadece bana ait. Tekrar ona doğru yaklaştım bir elimi onun ince belinde ve hizasında gezdirirken diğer elimle kafasını tuttum ve ağzıma yaklaştırdım ve emeğinin ödülünü uzun uzun verdim ona. Ne de olsa haketmişti. Daha sonra başını tuttuğum elimi aşağı indirdim ve elbisesinin altında tutarak göğüslerini okşamaya başladım. Diğer elim hala belinin çevresinide geziniyordu. Yavaş yavaş dudağında aşağılara doğru indim. Önce çenesine sonra boynuna doğru. Tasmanın izin verdiği ölçüde öptüm bir kaç kez. Sonra yavaş yavaş aşağıya inmeye devam ettim. Göbek deliğine geldiğimde aşağı inmeyi durdurdum. Bu arada elimi de eteğinin altına soktum. Tangasını giydiğini farkettim. Anlaşılan beni baştan çıkaran hiçbir ayrıntıyı atlamamış. Emeğinin ödüllerini vermeye devam ediyorum. Bir taraftan göbek deliğini yalarken, diğer taraftan da elimle tanganın üstünden vajinasını okşuyorum. Şimdiden beni beklediği bir buçuk saatin yorgunluğunu unuttuğu (sekshikayelerix31.blogspot.com.tr) belli oluyor. Kelepçe zincirlerinin sesinden oldukça zevk aldığını ve yerinde duramadığını fakat hareket etmesinin de engellendiğini anlıyorum.


Ona zevk vermeye ara veriyorum. Oyunu uzatmaya kararlıyım. Ondan uzaklaşıp kanepeye doğru gidiyorum. Kelepçelerin anahtarlarını, bir metre boyundaki zinciri ve bir asma kilidi alıyorum. Önce zinciri yerine, tasmanın deliğine kilitle kenetliyorum. Daha sonra eğilip bir ayağındaki kelepçeyi açıyorum. Diğer ayağına doğru yöneldiğimde bu sefer deri kaplı demire bağlı olan kelepçeyi açıyorum ve boştaki ayağına takıyorum. Sonra ayağa kalkıp sol bileğindeki kelepçeyi çıkarıyorum. Yorgunluktan direk eli aşağı iniyor. Hatta üzerime yığılmadığına şaşırıyorum. Aynı ayağında olduğu gibi, sağ eline yöneldiğimde deri kaplı demirdeki kelepçeyi çıkarıyorum. O eli de aşağı iniyor ve bekliyor, acaba onu önden mi yoksa arkadan mı kelepçeleyeceğimi merak ederek. Boşta sallanan kelepçeyi çekiyorum, hemen elini uzatıyor fakat ben kelepçeyi arkasına doğru yönlendirirken tereddüt etmeden arkasını dönüyor. Aşağı düşen deri bilekliğini hafif yukarı doğru kaldırıp demiri bileğine geçiriyorum. Kulağa çok hoş gelen bir kaç büyüleyici klik sesinden sonra demir bileğine dayanıyor. Tasmaya bağlı zinciri tutuyorum, kapıya yönelmeden evvel ne olur ne olmaz diye ağız tıkacını ve bir asma kiliti daha yanıma alıyorum. Odama doğru yöneliyoruz. Yolda benden bir kaç dakika mola istiyor. Beraber banyoya giriyoruz. Zinciri asma kilitle tuvalet ve lavabo arasında duran demirden yapılmış havluluğa bağlıyorum. Hareketsizce beklerken arkasına geçip ağız tıkacını ağzına doğru götürüyorum. Tereddütsüz bir şekilde ağzını açıyor. Sıkıca bağladıktan sonra kelepçenin anahtarını çıkarıp sağ elini çözüyorum. Sol elini de çözecek miyim diye bekliyor. Çözmeyeceğimi anlayınca kelepçeli bileğiyle saçlarını düzeltiyor. “Hoşuma giden küçük ayrıntıları iyi biliyor” diye geçriyorum aklımdan. Birazdan gelirim deyip salona dönüyorum. Onu beklerken salondan dışarıya doğru bakıyorum. Eğlenceli bir akşam...

Sifonun sesini duyunca işinin bittiğini anlıyorum. Ellerini yıkaması için biraz daha süre tanıdıktan sonra banyoya geri dönüyorum. Banyoya girdiğimde onu, beni arkası kapıya dönük bir şekilde beklerken buluyorum. Bileğine dökülen plastik bilezikler... Bu görüntü her zaman hoşuma gitmiştir. Ona doğru yaklaşıyorum ve boştaki kelepçeyi tutup kolunu arkadaya doğru çekiyorum hafifçe, ellerini arkada birbirine yaklaştırıyor. Sabırsızlandığını bildiğimden ve işi biraz daha ağırdan almak için, “bilezikler bileğini kapatırken nasıl kelepçeleyebilirim diyorum.” Kelepçeli eliyle bilezikleri yukarı kaldırıyor. Tekrar klik sesleri ve etinle metalin buluşması. Zinciri çözüp elime doluyorum. Yolumuza devam ediyoruz.


Odama geldiğimizde yatağın kenarına oturuyorum, o ise ayakta bekliyor. Zinciri aşağı doğru çekiyorum ve elleri arkadan kelepçeli olarak dizlerinin üzerine çöküyor. Biraz daha aşağı ve kendime doğru çekiyorum. Zinciri bırakmadan ellerimi kafasının arkasına götürüp tıkacı çözüyorum, arkadan göz bandını çıkartıyorum. Ağzıyla şortumu indirmeye çalışıyor ama oturduğum için bu pek kolay olmayacak. Ona biraz yardımcı olup şortumu ve boxer’ımı indiriyorum. Zinciri hedefe doğru çekerken ağzını açıyor ve önce hafifçe yalamaya başlıyor. Şimdi kısa da olsa sabırsızlanma sırası bende. Önce yavaşça doya doya yalıyor. Daha sonra ağzını içine sokuyor. Sabırsızlıkla sert bir şekilde bekleyen penisimi bir sıcaklık kaplıyor. Kafasını öne - arkaya hareket ettirerek benim zevkten kasılmamı sağlıyor. Hızlanıp yavaşlıyor, ara sıra durup yalamaya başlıyor, daha sonra tekrar ağzına alıp masturbasyon çekmeye devam ediyor. Artık zaman kavramı tamamiyle anlamsız. Sadece hareketler, zincir sesleri ve zevk var. Ağzının içine boşalıyorum. Artık ağzına almaya bırakıp yalamaya başlıyor. Bir süre sonra elimdeki zinciri hafifçe yukarı çekiyorum ve duruyor.


Kendimi tamamiyle yatağa doğru çekip yarı uzanır şekilde oturuyorum. Zinciri elime doladığımdan ve geriye hareket ettiğimden dolayı o da, kelepçeler yüzünden biraz zorlanarak, önce ayağa kalkıyor sonra da dizlerinin üzerinde yatağa çıkıyor. İki bacağını ayaklarındaki kelepçelerden dolayı biraz zorlanarak iki bacağımın yanlarına koyuyur. Zinciri bırakıp onun arkasına doğru sallıyorum. Rahat edebilmem için ayağındaki kelepçelerden birini çıkarıyorum ve vücudunu öpmeye, okşamaya ve yalamaya başlıyorum. Dudaklarım belinin ve göbeğinin civarlarıyla ilgilenirken ellerim bel altında geziniyor. Tangasının ıslak olduğunu farkediyorum. Zaman, hala basit bir kelime olmaktan daha fazla anlam taşımıyor. Bir taraftan onunla oynarken diğer taraftan da inlemelerine ve arkasındaki kelepçenin sesine kulak veriyorum. Bilekleri oldukça zorlanmış olsa gerek. Fakat bu durum onu rahatsız etmiyor, tabii haliyle beni de. Tekrar sabırsızlandığımı hissediyorum. Hemen tangasını indirip boştaki ayağından kurtarıyorum ve tanga ayağındaki kelepçeye doğru yaklaşıyor. İki elimle belinden kavrıyorum, bacaklarını iki yanıma doğru uzatıyor ve kenetleniyoruz. Belimi kaldırıp indiriyorum, ellerimle onu destekliyorum ve gidip gelmeye başlıyoruz. Önce nefes alıp verişi hızlanıyor, sonra inlemeye başlıyor. Oldukça keyifliyiz ikimiz de. Tekrar zirveye yaklaştığımı hissediyorum. Önce o zirveye ulaşıyor, arkadan da ben. Yavaşlamaya başlıyorum. Yol yorgunluğu üzerine bu akşamki yorgunluğunda binmesiyle iyice tükenmiş olsa gerek ki kız arkadaşımın yığılmak üzere olduğunu hissediyorum. Elleri hala arkadan kelepçeli olduğu için yüzü koyun yatmasını sağlıyorum ve ihtiyacım olanları almak iki dakikalığına salona uğruyorum. Döndüğümde hala yüzü koyun yatan kız arkadaşımın üstüne çıkıp iki bileğine teker teker aralarında zincir olmadan deri kelepçeleri sıkıca geçiriyorum ve kilitlerle kelepçeleri keyfi çıkarma şansını engelliyorum. Daha sonra hem ellerindeki hem de ayağındaki metal kelepçeleri çözüyorum. Son olarak da tasmanın zincirini çıkarıyorum rahatça yatması için. Kısa bir süre sonra uykuya dalıyor...


Bugün ve gece çok yoruldu. Güzel bir uyku çekmeli. Nasıl olsa yarın daha çok yorulacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder